Yatak ıslatma, çoğu vakada, derin uykudan kaynaklanır. Pek çok ebeveyn çocuğunu yatak ıslatma alarmı (enürezis alarmı) ile tedavi etmeye çalıştığını; -Yatağını ıslatan çocuğun dışında evdeki herkesin uyandığını- bildirmişlerdir.
Dr. Sagie’nin yatak ıslatma kliniklerinde, ebeveynlerin% 97’sinde çocuklarının çok derin uyuduğu belirtmiştir. Bununla birlikte, çocuklar derin uykularına rağmen kapsamlı tedaviye olumlu yanıt vermiştir.
Yatak ıslatmada alarm tedavisi ile ilgili yanılgılardan biri, alarmın kullanım amacının tuvalete gitmesi için çocuğa gece kalkmayı öğretmek olmasıdır.
Bu doğru değildir. Alarm ile yapılan tedavinin amacı, bilinçaltı olan refleks sisteminin şartlandırılmasıdır; dolayısı ile çocuğun alarm sesine uyanması başarı için zorunlu bir koşul değildir. Çocuk bilinçaltında, istemsiz işeme ile rahatsız edici alarm sesi, uyanma ve tuvalete gitme arasında bağlantı kurmayı öğrenir. Çocuk alarm ile uyanmazsa, öğrenme sürecinde hayati önem taşıyan bazı gerekli aktivitelerin ebeveynlerce yapılması istenir (refleks şartlandırma).
Hastaların %40 ila % 50’si bir alarm kullanarak Yatak ıslatmayı sonlandıracaktır. Ancak, hastaların çoğunluğu için alarm kullanımı yetersizdir ve tedaviye başka tedavi tekniklerinin eklenmesi gerekmektedir.
Alarm ile tedavi kısa sürmeli; beş, altı ayı geçmemelidir. Aksi takdirde, çocuk alarma alışır ve caydırıcı etkisi ortadan kalkar. Bu durum, çocuğun bıkmasına, hayal kırıklığına uğramasına ve başarılı olabilmesi için ihtiyacı olan güveni kaybetmesine sebep olur. Tedavi süresinin uzaması gelecekteki başarıyı olumsuz yönde etkileyebilir. İleriki bir tarihte yinelenecek tedavinin başlangıç noktası yüksek şüphecilik ve düşük motivasyon ile olumsuz yönde etkilenebilir. Özetle, çocuğun kendi kendine alarma uyanması tedavinin başarısı için şart değildir. Çoğu durumda, sadece alarm ile tedavi yeterli olacaktır.
Yatak ıslatma tedavisinde , terapistin dikkate alması gereken pek çok özellik vardır; hastanın yaşı, cinsiyeti, yatak ıslatma sıklığı, gün içi kontrolü ve daha pek çoğu. Haftada bir gece yatağını ıslatan on iki yaşındaki bir çocuk ile her gece yatağını ıslatan ve gündüz altına kaçıran beş yaşındaki bir çocuğun tedavisi birbirinden farklıdır.
Dahası, tedaviye verilen yanıt hastadan hastaya değişir. Terapistin tepkisi buna göre şekillendirilmelidir. Hatta, hastanın tedavi sırasındaki tutumu ve ebeveynlerin işbirliği, terapist tarafından dikkate alınması gereken çok önemli faktörlerdir. Tedavi sırasında düzelmenin yavaşladığı dönemlerde umutsuzluk, hastanın güveninin kaybolması ve daha pek çok ek senaryoyu içeren durumlarda, terapistin değişik yaklaşımlar, stratejiler ve tepkisine ihtiyaç duyulacaktır.
THERAPEE™ yi benzersiz kılan budur. Dr. Sagie’nin Yatak ıslatma kliniğinde 1984 ‘ten bu yana 40,000 enüretik hastada karşılaştığımız tüm senaryoları belirleyip derledik. Kişisel parametreler bazında mümkün olabilecek her enüretik hasta profilini tanımladık. Çok sayıda sofistike ve karmaşık algoritmalar geliştirdik. Bu algoritmalar ile kliniğimizde verdiğimiz tedavinin bir benzerini oluşturduk.
Ebeveynlerin tedavi ile ilgili bilgileri girdikleri bir sanal çizelge kullanmaktayız.
Sistem, verilen bilgileri analiz eder ve doğru yanıt algoritma tarafından seçilerek bildirilir.
Yanıt, hastaya bir veya bir kaç video klip aracılığı ile verilir.
Bu kliplerde, “sanal terapist” hasta ve ebeveynlerine hitap eder ve gelişimi hakkında geri dönüşlerde bulunur. Anlık destekler verilir, ödevler görüntülü bir şekilde açıklanır ve istatistiki bilgi sunulur.
Kısaca: THERAPEE™ yi satın almakla, yaş ve durumdan bağımsız, yatak ıslatan her hastaya uyması beklenen, talimatlar içeren bir CD almazsınız. Dr. Sagie’nin başarılı, birden fazla tedavi yöntemini içeren yüz-yüze yatak ıslatma tedavisi ile birebir aynı olan gelişmiş, kişiye özel bir tedavi alırsınız.
Çok çeşitli yatak ıslatma alarmı mevcuttur. Alarmların ortak özelliği, kapalı elektrik devresinde ilk idrar damlası düştüğünde alarmın çalmasıdır. Ayrıca, hepsi pil ile çalışır. Bunun haricinde, çok büyük farklılıklar vardır.
Temelde 3 tip alarm mevcuttur: Zil olarak adlandırılan vücuda bağlı olanlar, kablosuz olanlar ve “ zil ve algılayıcı altlık” şeklinde olanlar.
Daha fazla bilgi
Ebeveynler enüretik olan çocukları için tedavi olanakları ararken, bazı parametreler ve durumları göz önünde bulundurmalıdırlar:
Çocuğun yaşı: Dört yaş ve üstü
Olgunluk: Dört beş yaşındaki çocuklar yaşlarının gerektirdiği olgunlukta olup basit görevleri anlayıp yerine getirebilirler.
Motivasyon: Çocuklar yatak ıslatıyor olmaktan rahatsız olurlar. Yataklarını ıslatmış olarak uyandıklarında mutsuz, kuru kalktıklarında ise mutlu olurlar. Yatak ıslatmaktan kurtulmak istediklerini ifade ederler ancak bazen rahatsızlıklarını sözel olarak ifade etmezler; ebeveynlerin çocukların bu soruna kayıtsız kaldıklarını düşünmemeleri gerekir.
Değişen yatak ıslatma sıklığı: Bazı çocuklarda yatak ıslatma sıklığı sabit değildir, zaman zaman değişir. Bu vakalar, tedavisi en güç olanlarıdır. Sıklığın arttığı dönemde tedaviye başlanması tavsiye edilir.
Mevsimsel yatak ıslatma: Bazı çocuklar, yazın kuru veya neredeyse tamamen kuru olmalarına rağmen, kışın ıslatırlar. Sonbahardan hemen sonra tedaviye başlanması tavsiye edilir.
Ebeveynlerin hazır olması: Tedavi sırasında ebeveynlere çok önemli rol düşer ve bu süreçte zaman ve çaba harcamaya hazırlıklı olmalıdırlar.
Yatak ıslatma nedenleri: Kalıcı idrar yolu enfeksiyonları, sık epilepsi nöbetleri, spina bifida gibi omurilik ile ilgili sorunlar ve diğerleri gibi enürezis ile ilgili tıbbi bir problem mevcutsa, davranışçı tedavi düşünülmemelidir.
Çocuğun duygusal gerilim yaşıyor olması veya ani travma (yakın akraba kaybı, fiziksel veya cinsel saldırı gibi korkutucu bir olaya maruz kalması, otomobil kazası, aile içi şiddet, anne-baba arasındaki sürtüşme, vb) sonucu oluşan psikolojik bir probleminin olması durumunda davranışçı tedavi önerilmez.
Bu vakalarda, enürezis tedavi edilmemeli, enüretik semptomlar yerine tedavi sırasında nedenler üzerinde odaklanılmalıdır.
Bir kısım ebeveyn, yatak ıslatma sorununu kişisel bir başarısızlık olarak görmekte, çocuğun bu durumdan rahatsızlık duymamasına ve henüz tedavi için hazır olmamasına rağmen çocuğu tedavi etme konusunda çok istekli olabilmektedirler. Bu vakalarda tedaviye zorlamak, çocuk ve ebeveynler arasında gereksiz bir gerilim yaratabilmekte ve tedavi başarısızlıkla sonuçlanabilmektedir.
İki-dört yaş aralığındaki çoğu çocuk her hangi bir tedavi olmaksızın kendiliğinden yatak ıslatmayı bırakır. Dört yaşındaki çocukların %25’i, altı yaşında %15’i, ve on iki yaşında ise %4-%5 ‘i yatağını ıslatır.
Sorun, yatak ıslatmanın bitip bitmeyeceği ve ne zaman biteceğine dair bir öngörünün yapılamamasındadır. Sıklığında kademeli bir azalma görüldüğünde (ebeveynin çocuğu uyku sırasında tuvalete götürmediği varsayımı ile), Noktürnal Enürezis tedavisine başlamadan önce beklenmesi tavsiye edilir.
Islatma sıklığında gözle görülür bir azalma görülmediği durumlarda tedaviye başvurulması gerekir.
Ebeveynler tarafından bana “neden tedaviye başvurmadan, kendiliğinden geçmesini beklemiyoruz?” diye sorulduğunda, onlara bir soru ile cevap veririm: Size çocuğunuzun 2-3 yıl içinde yatağını ıslatmayı bırakacağına dair söz verilse, çocuğunuzun bunca zaman ızdırap çekmesine, her sabah ıslak ve kokan bir yatakta uyanmasına, evinden başka bir yerde uyumamasına göz yummanız sizi bu kararınızda haklı çıkartır mı? Sanırım cevap ortada.
Bunun yanısıra, pek çok vakada, başlangıçta olmasa bile yatak ıslatmaya bağlı olarak, sonradan psikolojik bir problem gelişebilir. Çocuğun kendine saygısı ve güveni azalabilir. Çocuk şu soruları cevaplamaya çalışırken çok büyük çaba sarfeder: Benim neyim var? Bu neden sadece bende oluyor? Vücudumu neden kontrol edemiyorum? Çocuk problemi gizlemeye çalışır. Yatağını ıslatmaktan muzdarip çoğu çocuk, kendisinin, aynı problemi yaşayan az sayıda çocuktan biri olduğunu düşünerek kendini suçlu hissedebilir. Yatak ıslatma, aynı zamanda çocuğun yaşam kalitesini düşürür. Çocukluğunu çekilmez kılabilir. Ebeveynler olarak, çocuğumuzun bu sorununu çözmek için elimizden geleni yapmamız gerektiğine inanıyorum.
Ebeveynler bazen anlamadıklarında veya yanlış yönlendirilmenin sonucu olarak, çocuğu gece uykusundan uyandırıp tuvalete götürmektedirler. Bu davranış öğrenme sürecini bozar. Bu durum başarı yanılsamasına neden olur ve başarı şansını azaltır (gece ebeveyni tarafından tuvalete kadırıldığı için çocuk sabahları kuru kalkar)
Çoğu klinik, enürezisi tıbbi bir sorun olarak değerlendirmektedir. Hastaya bir bulgu üretmeyen kapsamlı ve gereksiz tıbbi testler yapılmaktadır. Tedavi modelinde çoğunlukla ilaç tedavisi baz alınmaktadır (genellikle Desmopressin, DDAVP). Çocuğun ilaç kullandığı dönemlerde bir miktar iyileşme görülebilmektedir. Ancak ilacın bırakılmasıyla birlikte tekrarlama oranını %60 ile % 90 arasında değişir. İlacın bazı yan etkileri olabilir.
Avantajlar
- Kolay kullanım
- Etkin olduğunda, hızlı sonuç alınır
Dezavantajlar
- Kısıtlı başarı
- İlaç kullanımı bırakıldığında yüksek geri dönüş oranı
- Olası yan etkiler; FDA Uyarısına göz atın
- İlaç pahalıdır
İlaç tedavisi aşağıdaki durumlarda tavsiye edilir:
- Çocuk kendi evinin haricinde başka bir yerde uyuyorsa
- Çocuk işbirliğinde bulunmuyor, zorluk çıkarıyorsa; ilaç tedavisi motivasyon ya da çaba gerektirmez
- Aile davranışçı tedaviye katılmaktan aciz ise
- Tek başına davranışçı tedavide başarısız olunduğunda, ilaç tedavisi ile birleştirilebilir.
İlaç tedavisi altı-yedi yaştan önce tavsiye edilmemektedir.
Yatak ıslatma alarmı ile birlikte yapılan davranışçı tedavi çocuğun düzenini değiştirmez.
Değişiklik, çocuğun uyku sırasında dolu mesaneden beyindeki refleks merkezine giden sinyalin farkına varmayi öğrenmesindedir. Bunun sonucunda çocuk ya
- Uyanmadan sfinkter kaslarını kasacak ve mesane içindeki basıncı artıracak,
ya da - Tuvalete gidip idrarını yapacaktır.
Yatak ıslatmanın her gece olmaması, öğrenme sisteminin kısmen çalıştığı, her gece ıslatması durumunda ise öğrenme sisteminin hiç bir şekilde çalışmadığı anlamına gelir.
Belirli ıslak geceler için birden fazla sebep olabilir. Yatmadan önce fazla sıvı tüketimi, halsizlik, hava değişikliği, soğuk ortam, keyifsizlik, stres, hastalık ve daha pek çoğu bazı olası sebepler arasındadır.
Yatak ıslatma alarmı kullanarak tedavi ettiğimiz enürezis hastalarımızdan gece ıslatma zamanını kaydetmelerini istiyoruz. Bu neden bu kadar önemli? Islatma zamanı hastanın iyileşmesi ve hastalığın seyri hakkında karar vermek için kullandığımız yöntemlerden biridir.
Gece boyunca değişik uyku evreleri vardır.Gecenin ilk üçte birlik bölümü derin uykunun büyük bir bölümünün geçtiği evredir ( 4’üncü uyku evresi). Gece ilerledikçe, ilk saatlere göre uykumuz daha hafifler. Çocuklarını uyuduktan sonraki ilk bir kaç saat içerisinde uyandırmaya çalışan ebeveynler bunun çok zor olduğunu belirtmişlerdir. Çocuğun gecenin ilk bölümünde yatağını ıslatması, idrar tutma mekanizmasının işlevini yerine getirmediğini gösterir. Islatmanın uykunun daha sonraki bir evresinde gerçekleşmesi, idrar tutma mekanizmasının birkaç saat boyunca düzgün çalıştığını ancak sonradan bozulduğuna işarettir. Basitçe ifade edecek olursak, yatak ıslatma ne kadar geç saatlerde olursa o kadar iyidir. Islatma sabaha doğru olmaya başladığında, büyük bir olasılıkla çocuğun tedavisinin doğru yolda olduğunu söyleyebiliriz.
Yatak ıslatma tedavisi sırasında, çok sıklıkla ebeveynler bana coşkulu bir şekilde çocuklarının gece uyanıp tuvalete gittiklerini bildirmişlerdir. Çocukları daha önce tuvalete gitmek için hiç kendiliklerinden uyanmadıkları için bu heyecanlarını anlamak mümkündür. Bu harika bir kazanım olmasına rağmen, kuru kalabilmek için zorunlu değildir. Ebeveynler ile birlikte konunun uzmanları, kuru kalınması için kişinin gece tuvalete kalkmayı öğrenmesi gerektiğini düşünürler. Kuruluk için çocuk, dolu bir mesaneden beyindeki bilinçaltı refleks sistemine giden sinyalin farkına varmalı ve – uyanıp tuvalete gitme ya da uykuda sfinkter kasını kasıp idrarını tutma şeklinde tepki vermeyi öğrenmelidir.
Yatak ıslatma tedavisinin son evresinde, çocuk hemen hemen veya tam kuru olduğunda, 3 çeşit olası durum görmekteyiz:
Çocuğun gece boyunca uyuması ve hiç uyanmaması.
Çocuğun her gece uyanıp mesanesini boşaltmak üzere tuvalete gitmesi.
Çocuğun bazı geceler uyanırken bazen gece boyunca uyuması.
Bu üç durumun her biri diğerine üstünlük sağlamayacak şekilde iyidir.
Ancak, biri yerine neden diğer bir durumun gerçekleştiği bazı faktörlere bağlıdır;
Mesanedeki idrar miktarı: Gece ilerledikçe, mesanede biriken idrar miktarı artar ve sonrasında mesaneden beyne iletilen sinyalin artması çocuğun uyanmasına neden olur.
Uyku evresi: Mesaneden gönderilen sinyal uykunun en ağır olduğu 4’üncü evredeyse (Delta) , uyanma olasılığı düşüktür. Sinyal uykunun daha hafif evrelerindeyse (2 ve 3’üncü evreler), uyanma daha kolaydır. Uyku paternleri kişiye göre çok büyük farklılıklar göstermektedir.
Mesane hacmi: Hacim küçükse uyku sırasındaki uyanma ihtiyacı daha fazladır.
Sinirlerin aktivitesi: İrritabl hiperaktif mesaneli çocuklar gece uyanmaya daha fazla meyillidirler.
Bu açıklamalardan sonra; kuru kalabildikten sonra, çocuğun gece uyanıp uyanmadığının bir önemi olmadığını söyleyebiliriz.